Singapur Teknoloji Üniversitesinden bir grup araştırmacı yapay zeka algoritmaları kullanarak dünyada her ülke bazında Pandeminin ne zaman etkisini yitireceğini tahminlemişler..
Hola a todos🙋🏻♂️Este es nuestro problema.Hay que luchar.Debemos ser pacientes.Tenemos el poder de superar esta crisis.No debemos perder la esperanza.
Saludos desde Estambul.Buenas tardes
* BACAKLARINIZI TUTUN🦵🏽 GÜÇLÜ BİR MAKALEYİ OKUMALI *
* ▪️ Yaşlandığımızda ayaklarımız daima güçlü kalmalıdır. *
* ▪️ Yaşlandığımızda / yaşlandığımızda, saçın grileşmesinden (veya) cildinin sarkmasından (veya) kırışmasından korkmamalıyız. *
* ▪️ABD Dergisi'nin "Önleme" dergisinde özetlendiği üzere * uzun ömürlülük * belirtileri arasında * güçlü bacak kasları * * en önemli ve gerekli olanı * olarak en üstte listelenmiştir.
* ▪️Bacaklarınızı iki hafta hareket ettirmeyin, bacak gücünüz 10 yıl az... daha* BACAKLARINIZI TUTUN🦵🏽 GÜÇLÜ BİR MAKALEYİ OKUMALI *
* ▪️ Yaşlandığımızda ayaklarımız daima güçlü kalmalıdır. *
* ▪️ Yaşlandığımızda / yaşlandığımızda, saçın grileşmesinden (veya) cildinin sarkmasından (veya) kırışmasından korkmamalıyız. *
* ▪️ABD Dergisi'nin "Önleme" dergisinde özetlendiği üzere * uzun ömürlülük * belirtileri arasında * güçlü bacak kasları * * en önemli ve gerekli olanı * olarak en üstte listelenmiştir.
* ▪️Bacaklarınızı iki hafta hareket ettirmeyin, bacak gücünüz 10 yıl azalır. *
* ▪️Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, iki haftalık * hareketsizlik sırasında * hem yaşlı hem de gençlerin bacak kas gücünün üçte bir oranında zayıfladığını ortaya çıkardı ki bu da * 20-30 yıllık yaşlanmaya eşittir. *
* ▪️ Bacak kaslarımız zayıfladıkça, daha sonra _ rehabilitasyon egzersizleri _ yapsak bile iyileşmemiz uzun zaman alacaktır. *
* ▪️Bu nedenle yürüyüş gibi düzenli egzersizler çok önemlidir. *
* ▪️Tüm vücut ağırlığı / yükü bacaklarda kalır. *
* ▪️Ayak, insan vücudunun ağırlığını taşıyan bir tür * sütundur *.
* ▪️ İlginçtir ki bir kişinin kemiklerinin% 50'si ve kaslarının% 50'si iki bacaktadır. *
* ▪️ İnsan vücudunun en büyük ve en güçlü eklem ve kemikleri de bacaklardadır. *
* ▪️ "Güçlü kemikler, güçlü kaslar ve esnek eklemler, insan vücudundaki en önemli yükü taşıyan" Demir Üçgeni "oluşturur." *
* ▪️ İnsan faaliyetinin% 70'i ve kişinin hayatındaki enerjinin yakılması iki ayak tarafından yapılır. *
* ▪️Bunu biliyor musun? Bir insan gençken, * kalçaları küçük bir arabayı kaldıracak kadar güçlüdür! *
* ▪️Ayak, * vücut hareketinin merkezidir. *
* ▪️Her iki bacak birlikte insan vücudundaki sinirlerin% 50'sine, kan damarlarının% 50'sine ve içlerinden akan kanın% 50'sine sahiptir. *
* ▪️Vücudu birbirine bağlayan büyük dolaşım ağıdır. *
* ▪️Yalnızca ayaklar sağlıklı olduğunda * geleneksel kan akımı * * düzgün bir şekilde akar, böylece güçlü bacak kaslarına sahip kişiler kesinlikle * güçlü bir kalbe sahip olurlar.
* ▪️Yaşlanma ayaklardan yukarıya doğru başlar. *
* ▪️Bir kişi yaşlandıkça, beyin ve bacak arasındaki talimatların aktarımının doğruluğu ve hızı, kişinin gençliğinden farklı olarak azalır. *
* ▪️Ayrıca, * Kemik Gübre Kalsiyumu * * adı verilen şey, zaman geçtikçe er ya da geç kaybolacak ve yaşlıları kemik kırılmalarına daha yatkın hale getirecektir. *
* ▪️Yaşlılardaki kırıklar, özellikle beyin trombozu gibi ölümcül hastalıklar olmak üzere * bir dizi * komplikasyonu * tetikler. *
* ▪️Yaşlı hastaların% 15'inin uyluk kemiği kırığı nedeniyle bir yıl içinde öleceğini biliyor musunuz? *
* ▪️ Bacak egzersizi, 60 yaşından sonra bile asla çok geç değildir. *
* ▪️Ayaklarımız zamanla yavaş yavaş yaşlansa da, ayaklarımızı egzersiz yapmak ömür boyu sürecek bir iştir. *
* ▪️Sadece bacakları güçlendirerek, * daha fazla yaşlanmayı önleyebilir. *
* ▪️Bacaklarınızın yeterli egzersiz yapmasını sağlamak ve bacak kaslarınızın sağlıklı kalmasını sağlamak için her gün * en az 30-40 dakika * * yürüyün. *
* ▪️Lütfen yaşça büyük arkadaşlarınız ve aile üyelerinizle paylaşın. *
(Seydişehir Hacamat Sf.)
Amerika`da Boston Massachusetts`deki Tufts Üniversitesi Yaşlanmaya Karşı Beslenme Araştırma Merkezi`ndeki araştırmacılar, sebze ve meyvelerin antioksidan kapasitelerini ölçüp
ORAC (Oxygen Radical Absorbance Capacity-Serbest Radikalleri Emme Yeteneği) Tablosu adını verdikleri bir tablo hazırladılar.
Bu tabloda, serbest radikalleri emme yeteneğine sahip olan ve
vücudu yaşlanmaya, kansere, diğer hastalıklara karşı koruma kapasitesi en yüksek olan sebze ve meyveler yer alıyor.
Amerika`da Boston Massachusetts`deki Tufts Üniversitesi Yaşlanmaya Karşı Beslenme Araştırma Merkezi`ndeki araştırmacılar, sebze ve meyvelerin antioksidan kapasitelerini ölçüp
ORAC (Oxygen Radical Absorbance Capacity-Serbest Radikalleri Emme Yeteneği) Tablosu adını verdikleri bir tablo hazırladılar.
Bu tabloda, serbest radikalleri emme yeteneğine sahip olan ve
vücudu yaşlanmaya, kansere, diğer hastalıklara karşı koruma kapasitesi en yüksek olan sebze ve meyveler yer alıyor.
Tufts Üniversitesi araştırmacıları “Her insan günde en az 3000 ORAC birimi vitamin ve mineral almalıdır. 5000 ORAC birimi ise maksimum koruma sağlar” diyor.
ORAC Tablosu
Yapılan araştırmalara göre sebze ve meyvelerin 100 gramındaki ORAC değerleri şöyle:
Kuru erik 5.770
Kuru üzüm 2.830
Siyah böğürtlen 2.036
Kıvırcık salata 1.770
Çilek 1.540
Erik 949
Brokoli 890
Avokado 782
Portakal 750
Kırmızıbiber 710
Kiraz 670
Kivi 602
Soğan 450
Taze üzüm 446
Mısır 400
Patlıcan 390
Muz 221
Elma 218
Taze fasulye 201
Domates 189
Kayısı 164
Şeftali 158
Armut 134
Karpuz 104
Kereviz 61
Salatalık 54
Antioksidanlar vücudu zehirlerden arındırıyor. Aldığımız besin maddeleri, hücrelerimizde oksijenle birlikte yakılarak enerjiye dönüşür. Ancak bu yanma işlemi sırasında ortaya “oksidan” adı verilen moleküller ortaya çıkar. Oksidanlar; kanser, damarlarda yapı bozuklukları ve erken yaşlanmaya sebep olur. Bu oksidanlarla savaşıp onları etkisiz hale getiren ve vücuttan atılmasını sağlayan kimyasal maddelere “antioksidan” adı veriliyor.
SON SÖZ : Lütfen bu Bilimsel bilgileri, olabildiğince fazla sayıdaki dostlarınızla paylaşınız ki, yalnızca kendiniz değil, dostalrınızın, dostları da faydalansınlar...
MİDENİN
SÜREKLİ DEĞİŞEN ASİT ORANLARI
VE YAPILAN YANLIŞLIKLAR
Gelin hep beraber en değerli ve en kritik organlarımızdan biri olan midemize yaptığımız yanlışlıkları inceleyelim .
Ülkemizde o kadar çok yanlış ve zararlı öneriler bulunmaktadır ki mideye adeta işkence yapılmaktadır.
1. Mide aç karnına yani boş iken pH düzeyi ortalama 5-6 pH civarındadır.
Aç karnına su içereseniz mide pH derecesi ortalama 6-7 arasında olur.
Mide aç karnına dinlenir, arınır ve temzilenir.
Mide yemek sürecine hazı... dahaMİDENİN
SÜREKLİ DEĞİŞEN ASİT ORANLARI
VE YAPILAN YANLIŞLIKLAR
Gelin hep beraber en değerli ve en kritik organlarımızdan biri olan midemize yaptığımız yanlışlıkları inceleyelim .
Ülkemizde o kadar çok yanlış ve zararlı öneriler bulunmaktadır ki mideye adeta işkence yapılmaktadır.
1. Mide aç karnına yani boş iken pH düzeyi ortalama 5-6 pH civarındadır.
Aç karnına su içereseniz mide pH derecesi ortalama 6-7 arasında olur.
Mide aç karnına dinlenir, arınır ve temzilenir.
Mide yemek sürecine hazırlanır bu durumu ile..
2. Mide yemek sürecinde besinleri mikro ölçülerde parçalayıp sindirebilmek için kendi dokularından çok güçlü bir asit salgılar.
Bu asidin ismi Hidroklorik asit , pH 'ı ise önce 0,5 , daha sonra mide salgıları ile 1,5-2 pH düzeyinde olur.
Bu güçlü asit midenin dokularına zarar verebilir .
İşte tam da bu esnada mide kendi ürettiği asidin kendi dokularına zarar vermemesi için koruyucu salgılar üretir ve dokular üzerini kaplar.
3. Yemek sürecinin sonuna doğru mide pH düzeyi yavaş yavaş yükselir, 2 pH'tan yaklaşık 4-5 pH'a doğru yükselir ve asit seyrelir .
4. Yemekte yenilen besinlerden oluşan posa on iki parmak bağırsağına indiği anda, artık mide normal seviyesine 5-6 pH seviyesine gelir .
Yemekten yaklaşık olarak 2,5 saat sonra su içilirse midede temizlik işlemi yapılır.
Kalan ne varsa dokulardan temizlenir, kalan besin parçacıklarıda mideyi terkeder.
5. Yemek bittikten sonra , mide çok yoğun olarak yapmış olduğu İŞ' ten sonra , dinlenmesi gerekir , tüm besinlerden arınması gerekir .
Artık hiç bir İŞ yapmaması gerekir.
Yani midenin boş kalması gerekir artık yemek arasında
Yani aç karnına !..
Mide bu süre zarfında dokularını korumak için özel salgıladığı koruyucu salgıda kalmaz.
Temizlik işleminde bütün dokular adeta yıkanır su içildiğinde.
Bütün bunlar midenin anatomisinin süreç içindeki değişik evreleridir.
Bunun çok iyi ama çok iyi kavranması gerekir.
.
YAPILAN YANLIŞLIKLAR
1. Mide aç iken yani pH düzeyi 5-6-7 iken mideye asit gönderilmesi..
Asitler pH düzeyi düşük maddelerdir.
Her biri 1-2-3 pH seviyesindeki asitlerdir.
Bu ülkede en çok önerilen ezber; aç karnına sirkeli su , limonlu su, turşu suyu, zeytinyağı , hindistan cevizi yağı, kahve v.s. içeriğinde çeşitli asitler olan besinler tüketilmesidir.
Bu asitler korumasız olan mide dokularında ciddi tahribata yol açarlar.
Çünkü yemek sürecinde olan koruyucu salgılar yoktur.
Dokularda bu tahribat sonucu açık enfekte olgular gelişir.
Bunun adı GASTRİT'tir.
Gastrit ilerlediğinde midede enfeksiyonlar artar, mide kanserine doğru bir yol başlar.
2. Yemek sürecinde mide 1,5-2 pH iken su içilmesi .
Suyun pH düzeyi 7-8 olduğundan midenin çok düşük asitliğini seyreltir.
Mide pH düzeyi ortalama olarak 5-6-7 seviyelerine gelir.
Sindirim ancak 1,5-2 pH ta gerçekleşirken, besinler mikro ölçülerde ancak bu asit düzeyinde parçalanırken, sindirim durur.
Besinler parçalanmaz.
İçilen su ile posa şişer, mide hacmi genişler.
Hatta bu şişme ile hidroklorik asit üstte çıkar ve mide kapağını zorlayarak yemek borusundan boğaza kadar gelir .
Bu güçlü asit, hidroklorik asit hem boğaz, yutak hemde yemek borusunun dokularını tahriş eder.Tahriş olan dokular enfekte olur iltihaplanır
Bunun adı Reflüdür.
Diğer yapılan yanlışlıklar yemekte mide asidinin yüksek olmasını bir tehlike olarak gören Modern Tıp anlayışıdır.
Mide asidini seyreltilecek içinde bikarbonat olan mide koruyucular, mide proton inhibütörleri önerilir.
Mide için önerilen ilaçların mide asidinde etkisinin azalmaması için önerilen bu asit önleyiciler; yemek sürecinde sindirim için gerekli olan midenin asitlenme mekanizmalarını yok ederler.
Mide yemek zamanında kendi dokularından ya yeteri kadar ya da hiç bir şekilde hidroklorik asit üretemez.
yenilen besinler mikro ölçülerde parçalanamaz.
Parçalanmayan besinler ince bağırsaklardan emilim yapılamaz
Tam sindirim olmayınca tam beslenmede gerçekleşmez:
Midede sindirim gerçekleşmeyince, çok yemek yendiği inancı ile içine bikarbonat katılmış su, adına soda denilen içecekler içilir.
Bu soda şişkinlikten dolayı oluşan gazların tahliyesini arttırdığında iyi geldiği sanılmaktadır.
Soda mideden besin posasının hızla uzaklaşmasını sağladığında mide rahatlamış olur, diye düşünülen aslında besinlerin yeteri kadar parçalanmadan , değişim ve dönüşüme uğramadan mideden uzaklaşmasıdır.
3. Sindirim süreci yaklaşık olarak 2-2,5 saatte biter.
Besin posası mideden ince bağırsağa geçer.
Buradaki işlem, ince bağırsak pH düzeyi 7-8 pH düzeyinde olduğundan gelen posa ise pH düzeyi 4-5 pH düzeyindedir ve bu asidik oransızlık on iki parmak bağırsağına zarar verebilir
İşte tamda bu anda pankreastan bikarbonat salgısı salgılanır ve besin posası pH düzeyi 7-8 pH'a getirilir.
Bu insan metabolizmasının doğal balans sistemidir.
Otomatik olarak çalışır.
Bu esnada eğer kahve içilecek ise yemek anından 1-2 saat içinde içilmelidir içeriğinde kafeik asit olduğu için.
Meyveler yenilecekse yemek sonrası yine bu zaman diliminde yenilmelidir içeriklerinde asit olduğu için.
Yine yanlış tanımlamalardan dolayı meyveler yemekte yenilirse mantarlardan dolayı alkol üretilir gibi asılsız bir iddia ile meyveler yemekten çok sonraları hatta yemek arasında tükettirilir.
Yani mide asidi 5-6 düzeyinde iken asidik bir operasyon olması mideyi tekrar geriye döndürür ki bu dokulardaki koruyucu salgının olmadığı bir andır.
4. Mideden besin posası uzaklaştığındaki pH düzeyi ortalama 5-6 pH'tır.
Bu aşamada yapılan iki türlü yanlışlıklar vardır.
Yemek aralarında yaygın olan kahve içmek, limonlu çay içmek v.s. diğer tercihlerde mide dinlenirken mideye asit saldırısı olur ve mide dokuları tahriş olur.
Diğer hata ise mideyi korumak amacıyla bikarbonat katılmış su içmek .
Adına mideyi ALKALİ yapmak denilen bu anlamsız girişimde mideyi olumsuz etkiler.
Burada mide pH düzeyi ortalama 5-6 düzeyinde iken bikarbonatlı su ile bu düzey 9-10 pH seviyesine çıkarır.
Suya katılan bikarbonat insan vücudunun kendi ürettiği doğal formdaki bikarbonat ile kirli yüzeyleri temizlemek için kimyasal prosesler ve içerikler ile üretilmiş bikarbonat kesinlikle aynı değildir.
Bir kimyasal temizlik maddesi kirlenmiş yüzeydeki kirleri sökecek korozotif etkiye sahiptir .
Yani yüzeyde zorlayıcı, yıpratıcı, sökücü bir etkidir bu korozotif etki:
Kirli yüzeyi yıpratan bu korozotif etki mide dokusu, yemek borusu dokusu ve bağırsak dokuları üzerinde alkalizasyon denilen olumsuz etkiler yapar .
Bu genel olarak kabul olmuş, hiç tartışılmayan dogmatik düşünce mideye zarar vermektedir.
Bu bikarbonat katılmış suyun içilme sıklığı ve sürekli tekrarı mide dokularında korozotif tahriş yaptıklarında yemek sürecinde midenin asitlenme mekanizmaları bozulur.
5.Mide diğer yemek sürecine kadar dinlenmeli, arınmalı ve temiz durmalıdır.
Bu süre zarfında sadece ama sadece su içilmesi bir yaşam biçimine dönüşmelidir:
Bunun tersi maalesef toplumda çok yaygın bir şekilde yaşanmaktadır .
Ara öğünler mutlaka olmalıdır, bilgisinin sadece diabetlilerde bir zorunluluk olması gerekirken tüm insanlar için zorunluluk olarak toplumun geneline yaptırılması ciddi bir hatadır:
Mide gereksiz ara öğünler ile, abur cuburlar ile, kahve alışkanlıklarının artması ile, gereksiz ikramlar ile, tatlı krizlerini önleme adına tatlılar, şekerler, çikolatalar, bisküviler ile sürekli saldırıya uğramaktadır .
Bu saldırılar karşısında mide dinlemez ve temizlenemez
.
Miktarı azda olsa sürekli besinleri parçalamak için hidroklorik asit üretmeye çalışır ve yorulur .
Öğün olarak yemekte asitlenme mekanizmalarının yeterince asit üretmemesi ile midedeki sindirim sistemi bozulur .
Midedeki hidroklorik asit sindirimde kendisine bir yardımcı oluşturur.
Midede bulunan stabil, nötr konumdaki pepsinojen molekülünü tepkime ile değişime uğratır ve pepsin enzimi üretimini sağlar.
Pepsin enzimi et, yumurta gibi sindirimi zor proteinleri içeren besinleri sindirime başlar.
Ancak bir kısmını sindirir, diğer kalanında pankreatik enzimler tarafından sindirilmesi için vardiya zilini çalar.
Diğer yandan yağların sentezlenmesi midede değil, on iki parmak bağırsağında gerçekleştiği için gerekli olan safra tuzlarının safra kesesinden salgılanamsıda yine pepsin enziminin ortaya çıkmasına bağlıdır .
Görüleceği gibi eğer mide asitlenme mekanizmaları bozulur ise, mide kendi dokularını koruyacak özel koruyucu salgıyıda üretemez.
Bu sefer besinler ile gelen asitler mideyi delecek etkide tahribata başlarlar.
Tahrip olmuş dokualr enfekte olur , iltihaplanır ve açık yaralara dönüşür
Çok yaygın olan Helikobacter Plory mikrobu ortaya çıkar.
Bu durum kronikleşirse mide ülseri ve sonrasında mide kanseri gerçekleşir.
Mide asitlenme mekanizmaları bozulması demek sindirim sisteminin A'dan Z'ye bozulması demektir.
Besinler mikro ölçülerde parçalanamış , kimyasal sindirim tam olarak gerçeklememiş olur.
Besinler sindirilemez ise ince bağırsaklardan emilemez, emilemeyen bu besinler çürür , gaz ve şişkinliğe yol açar
Aynı zamanda bu çürüyen ebsinler toksik zehire dönüşür.
Toksikler hastalıklara yol açan patojenlerin besin maddesi olurlar ve onlar ile birlikte zararlı koloniler oluştururlar.
Dokulara ve organlara yerleşirler.
.
SONUÇ..
Biz bu yazıda bu ülkede yanlış ve eksik algılar sonucu yapılan olumsuz olguları dile getirmek istedik :
Artık bu ülkede eskinin köhnemiş , ezber dogmatik hale gelmiş, hiç sorgulanmadan kabul edilen, hiç tartışılmadan doğru diye uygulanan yanlışlıkları sona ermelidir.
Midenin doğal anatomisi yeniden öğrenilmelidir .
Sevgili komşular gunaydin🌺
Sinovac asisina karsi olusan antikor duzeyini baktirmak isteyen arkadaslara kucuk bir uyarida bulunmak istiyorum
Asi takibinde antikoru(İgG ve İgM) belirleyen testler hicbir ise yaramiyor Asiya bagli gercek bagisiklik duzeyi SPİKE antikorlariyla tesbit edilebiliyor Onun icin lutfen test yaptiracaginiz labaratuara Spike antikoru calisip calismadiklarini sorun , calisiyorlarsa ancak o zaman kan aldirin Sormazsaniz soylemiyebiliyorlar ,normal antikor calisiyorlar Cogu... dahaSevgili komşular gunaydin🌺
Sinovac asisina karsi olusan antikor duzeyini baktirmak isteyen arkadaslara kucuk bir uyarida bulunmak istiyorum
Asi takibinde antikoru(İgG ve İgM) belirleyen testler hicbir ise yaramiyor Asiya bagli gercek bagisiklik duzeyi SPİKE antikorlariyla tesbit edilebiliyor Onun icin lutfen test yaptiracaginiz labaratuara Spike antikoru calisip calismadiklarini sorun , calisiyorlarsa ancak o zaman kan aldirin Sormazsaniz soylemiyebiliyorlar ,normal antikor calisiyorlar Cogunda sonuc 0 cikiyor zaten Paraniza yazik oluyor ve de moralinizi bozuyor
Kolay gelsin, sevgiler😊
ÇOK YARARLI BİR GIDA
NASIL ZEHİRLİ TOKSİK MADDE
HALİNE GELİR ?
.
LAKTOZ, MALTOZ, KAZEİN, GLUTEN VE KOLİN ÜZERİNE DETAYLI AÇIKLAMALAR
Sindirim sistemi düzeni bozulmuş ise
Yenilen ve içilen çok yararlı gıda maddeleri sindirilemiyor ve emilim yapılabilir formlara gelmiyor ise , ince bağırsaklardan girişi olmayacaktır .
İnce bağırsaklardan yararlanım için içeri giremeyen tüm gıda maddeleri çürürler ve TOKSİK ZEHİR e dönüşürler .
Yani sindirimi tam gerçekleşmiyor
NEDEN ?
1. Midenin mekanik sindi... dahaÇOK YARARLI BİR GIDA
NASIL ZEHİRLİ TOKSİK MADDE
HALİNE GELİR ?
.
LAKTOZ, MALTOZ, KAZEİN, GLUTEN VE KOLİN ÜZERİNE DETAYLI AÇIKLAMALAR
Sindirim sistemi düzeni bozulmuş ise
Yenilen ve içilen çok yararlı gıda maddeleri sindirilemiyor ve emilim yapılabilir formlara gelmiyor ise , ince bağırsaklardan girişi olmayacaktır .
İnce bağırsaklardan yararlanım için içeri giremeyen tüm gıda maddeleri çürürler ve TOKSİK ZEHİR e dönüşürler .
Yani sindirimi tam gerçekleşmiyor
NEDEN ?
1. Midenin mekanik sindirim için kendisinin doğal olarak her zaman salgıladığı hidroklorik asit salgılanamıyor ise,
2. Hidroklorik asit salgılanamadığı için Pepsin enzimi üretilemiyor ise,
3. Pepsin emzimi üretilemeyince pankreatik sindirim enzimleri salgılanmıyor ise,
4. Yine pepsin enzimi üretilmediği için safra kesesinden yağları sentezleyecek safra tuzları salgılanamıyor ise,
5. Yenilen gıdalardan fermentif antimikrobiyal asitler alınamıyor ise,
6. Mideyi asitlenmesine yardımcı olacak asit içerikli gıdalar ve besinler alınamıyor ise,
7. Midedeki besin maddelerinin sentezlenmesi için gerekli enzim içerikleri ve yararlı bakteriler ile probiotik bakteriler yok ise veya yok edilmişler ise,
8. İnce bağırsak dokularını koruyacak olan güçlü mukoza tabakası tahrip olmuş ise, ince bağırsaklar üzerindeki vilüsler deforme olmuş ise,
9. Bağırsak dokularını koruyan bu mukoza tabakasını güçlü hale getirecek kolajen, probiotik bakteri ve prebiotik lifler düzenli olarak alınmamış ise,
Bunun sayısız örneği verilebilir .
.
Çok iyi bildiğimiz ve karşılaştığımız için laktoz dan başlayalım isterseniz
.
Sütteki laktozu midede parçalayacak ve sindirilebilir formlara getirecek olan laktaz enziminin varlığıdır.
Irk olarak bizde laktaz enzimi yok
Bu nedenle ülkemiz nüfusunun büyük bir çoğunluğu laktozu sindiremez ve laktoz intoleransı ülke genelinde yaygındır.
Laktoz ince bağırsaktan emilim yapılamayınca çürümeye başlar, gaz üretir bu çürük yapı..
Bu gazlar şişkinliğe yol açar
Ve , Laktoz toksik zehire dönüşür .
Bu toksik zehir patojenlerin besin maddesi olur
İnce bağırsaklarda patojenlerin çoğalmasına kaynaklık eder.
Sindirim sistemimiz bozulmuş durumda .
Sindirim sisteminin bozulduğunu, tam çalışmadığını anlamak yerine, gıdaların suçlu ilan edildiği , yasaklandığı, yiyecek listelerinden çıkarıldığı, sofralardan uzaklaştırıldığı bir yanlış platforma sürükleniyoruz.
Yine laktoz duyarlılığından yürüyelim.
Laktoz duyarlılığımız var ise süt içmeyelim
Ama!.....
Sütü fermente edip yoğurt yaptığımızda, fermentasyon sürecinde laktozu , laktaz enziminden çok daha güçlü fermentasyonu başlatan ve gerçekleştiren yararlı ve probiotik bakteriklerin parçalama işlemi yaptıklarını görüyoruz.
Laktoz parçalanıyor, sindirilebilir ve emilim yapılabilir formlara geliyor.
Bize zarar veren laktoz bize yarar veren konuma geliyor.
Aynı zamanda yararlı ve probiotik bakteriler laktozu değiştirerek ondan kısa kısa zincirli yağ asitleri üretiyorlar.
Bu asitler çok yararlı ve gerekli olan antimikrobiyal maddeler.
Hastalıklara yol açan patojenleri etkisiz hale getiren elzem asitler .
Şimdi bu ülkede ki söylemlere bakalım.
Sütteki laktozdan dolayı , laktoz intoleransı var diye...
Şu yasak ağızlarda pelesenk gibi sürekli söyleniyor.
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YASAK, KESİNLİKLE TÜKETMEYİN..
Oysaki açıklamamızda görüleceği üzere yoğurtta laktoz zarar veren değil, yarar veren bir konuma getirilmiş.
Şimdi GLUTEN ve KAZEİN proteinleride aynı detay kriteri üzerinden bakalım..
Kazein büyük moleküllü olduğu için bazı farklı süt çeşitlerinde, bunu ayrıca hazır yemler de etkileyebiliyor, sindirimi tam gerçekleşemiyor.
9 maddede açıkladığımız mide ve ince bağırsaklardaki olumsuz tablo var ise kazein parçalanamıyor, sindirilemiyor ve ince bağırsaklardan emilemiyor .
Ne oluyor kazeine ?
Aynı laktozda olduğu gibi kazein deformasyon ile çürüyor.
Bu çürük yapı gaz üretiyor, bu gazlar sancılara ağrılara yol açıyor.
Kazein toksik zehire dönüşüyor , patojenleri besliyor, onların daha fazla sayısal olarak çoğalmalarına yol açıyor
Kazeinin normalde metabolik formu olan betakazeine dnüştüğünde çok yararlı iken şimdi ise bir toksik zehir olarak BETAKAZOMORFİN'e dönüşüyor
Beyinde ciddi derecede sorunlara yol açıyor.
Bir yandan toksik zehir olarak sinir hücreleri arasındaki glutamat dengesini bozuyor, nörotransmitter olan tüm yararlı maddeleri yok ediyor .
.
Hadi birazda en çok söz edilen GLUTEN üzerinden detaylara girelim.
Gluten tahıllardaki yararlı bir protein.
İnsan beslenmesinde sütteki kazein gibi onbinlerce yıldır yararlılıkalrı ile mükemmel destek olmuşlardır insan sağlğına.
Modern buğday tohumlarında yapılan müdahaleler ile Gluten büyük moleküllü ve daha fazla oranlarda bulunuyor .
Yine dönüp sindirim sisteminin bozulduğu, tam olarak sindirimin gerçekleşmediği tabloda glutene baktığımızda, gluten parçalanamıyor , sindirilebilir forma gelmiyor ve ince bağırsak dokuları arasından geçemiyor.
Gluten de aynı kazein gibi yararlı olarak emilim yapılsa çok büyük bir besleyici desteği olacak iken, içeri giremeyince çürüyor, çeşitli gazlara ve toksik maddelere dönüşüyor:
Gluten GLUTOMORFİN'e dönüşüyor bir toksik zehir olduğunda.
Yine bu toksik zehir formu ve gazlar ağrılara, sancılara yol açıyor .
Toksik zehirler yine hastalıklara yol açan enfeksiyonel formdaki patojenleri besliyor.
İnce bağırsaklarda patojenlerin sayısı artıyor ve onların güçlü hale gelmelerini sağlıyor
Ve simbiyozis diye ifade edilen hastalıklara yol açıyor .
Oysaki ülkemizde çok iyi bilenen bir gerçeğin artık üzeri kapatılarak ve unutturularak yok sayılmaya başlandı
Ekşi maya fermentasyonu ekmeğin hazırlanmasında ki, içine ayrıca çok güçlü probiotik bakteriler katılırsa , maltozun parçalandığı glutenin ve diğer pektinlerinde parçalandığı ve sindirim yapılabilir , emilim yapılabilir formlara geldiğini açıklamak isteriz.
.
Şimdi bizim sürekli söylediğimiz sindirim sistemi bozulmuş ise ki ülkemizde sindirim sisteminin özellikle mide bölümünde ve ince bağırsaklardaki o mükemmel çalışan düzeni türlü yanlış müdahaleler bozulmuş ise fermente gıdalar özellikle ve mutlaka yemekte bulunmalıdır
Neden ?
Hem süt hemde tahıl ürünlerine baktığımız zaman en çok tükettiğimiz bu gıdaları FERMENTASYON ile farklı bir forma getirdiğimizde bozulmuş olan sindirim sistemimize büyük ölçüde yardımcı olmuş oluyoruz.
Hatta çok güçlü ve etkin probiotikleri fermentasyonda kullanabilir isek, ince bağırsaklardan sorunsuz bir şekilde emilim yapılabilecek formlara getirmemiz mümkündür.
Sürekli açıkladığımız sütte, tahıl ürünleride içindeki laktoz, maltoz, kazein ve glutende sadece hepsi parçalanabiliyor , sindirilebilir ve emilim yapılabilir formlara geliyor..
Ama ..sadece bu değil ..
Bunlardan metabolizmamıza çok yararlılıkları olan bir çok maddelerde üretiliyor.
Yani olaya sadece parçalanma olayı olarak bakmamak gerekiyor.
Laktozda örnek verecek olursak,
LAKTAZ katılmış adına laktozsuz süt denildiğinde; laktaz laktozu parçalar ve sindirilebilir formlara getirir
Ve sonuçta laktozdan yararlanılmış olur , gaz ve şişkinlik yaşanmaz.
Ama yararlı bakteriler ve özellikle probiotik bakteriler ile laktoz sadece parçalanıp sindirilebilir ve emilim yapılabilri formlara gelmiyor.
Yararlı ve probiotik bakteriler laktozu değiştirerek ondan kısa zincirli yağ asitleri, prebiotik lifler , sindirim enzimleri , etki,n başka proteinler v.s. bir çok yararlı maddeler üretiyorlar.
İşte laktaz enzimi bunları yapamıyor , yapamazda
Laktaz bunların üretimini sağlamaz
Anlatmak istediğimiz bu detaylı örnekte açıkladığımızı düşünüyoruz .
Gıda maddelerini , karbonhidratları ve proteinleri zararlı , zarar verici bir ZEHİR veya ŞEYTAN gibi açıklayıp, detaylara hiç girmeden fermentasyonu hiç anlamadan başka yanlış mecralara girilmesi toplumsal beslenme açısından ciddi yanlışlar içerir.
Düşünebiliyor musunuz ?
Kazein ve Gluteni düşman olarak görme bilinci o kadar yayılmış durumda ki anneler yeni doğan bebeklerine kazeinsiz ve glutensiz beslenme diye bir beslenme biçimini oturtmaya çalışıyor .
Ömür boyu süt ve tahılın olmayacağı bir alışkanlığı başlatıyorlar.
Bu yolun sonu GDO lu soya lobilerinin ''soya sütü , soya eti'' kullanın tuzağına kadar gelir.
Onbinlerce yıldır insan beslenmesinde temel olan gıdalar saf dışı edilirse insan metabolizmasında ciddi deformasyonlar başlar.
İster laktoz , maltoz , ister kazein ve gluten olsun sadece ev sadece bunlar ile sınırlı değil bu konu
Size yumurtadaki KOLİN maddesi örneğini verirsek sindirimi daha kolay anlatmış olacağız
Kolin maddesi yumurtanın sarı bölümünde bulunur.
Özellike beyin sağlığında ve kalp sağlığında mükemmel bir destek veren bir yararlı maddedir .
Hatta ve hatta kalp krizini bile önleyecek kadar çok yararlı maddedir KOLİN .
Peki nasıl yararlı olur bu kolin maddesi tabii ki , sindirilebilirse , emilim yapılabilirse
O zaman kalp krizini önleyebilir .
Peki ..dönelim tekrar sindirim sisemine
Eğer sindirim sistemi bozulmuş ise , sindirim sisteminin tam ve eksiksiz çalışması için gerekli olan zorunluluklar yok ise , gerçeklememiş ise KOLİN de sindirilebilir ve emilim yapılabilir formalar gelemez
VE KOLİN MADDESİ KALP KRİZİNE YOL AÇAN BİR TOKSİK ZEHİRE DÖNÜŞÜR .
Sonuç ; buraya kadar açıklamaya çalıştığımız bu ülkede maalesef ve maalesef gıdaları suçlu ilan etme alışkanlığı yaygınlaşmış durumda .
Aslında sindirim sistemi bozulmuş ise tam çalışmıyor ise söz edilen gıdalar ve gıda maddeleri değil, bir çok gıda ve gıda maddesi sindirilemiyor ve toksin zehire dönüşüyor, kimse bunun farkında değil
Ortadaki hastalıkların temelinde TOKSİK ZEHİR ler rol oynuyor .
Toksik zehirler hastalıklara yol açan patojenlerin besin kaynağı.
Diğer yandan bu toksik zehir maddeler; gıdalardan gelen adına katkı ve koruyucu maddeler denilen kimyasallar, ağır metaller ve diğer zarar verici maddeler ile birleşerek tümörlere, poliplere yol açıyor
Bu tümorler kansere giden yolun başlangıcıdır.
Yıllarca dokularda ve organlarda biriken toksikleri kolay kolay atamıyoruz .
Bu beslenmemizde her aşamada görebiliyoruz.
Bizim karşılaştığımız ve üzücü olarak kabul ettiğimiz durum;
Kimse ne sindirim sistemine odaklanıyor, ne de fermentasyonun o muhteşem değiştirici ve dönüştürücü gücünü görebiliyor.
Bilinçsiz bir biçimde
Kazein ve Gluten fetişizmi oluşuyor.
GLUTEN VE KAZEİN DUYARLILIKLARI .
.
Yine tam anlaşılamayan konuların başında geliyor.
Gluten ve kazein zor sindirilebilen proteinlerdir.
.
Suçlu ilan edilmeleri ile sabıkalı konumuna getiriliyorlar.
.
Oysaki bu proteinlerin sindirilememesinin ana kaynağı bu proteinler değil ,bağırsaklardaki floranın zayıflığıdır.
.
Bağışıklık sisteminin güzsüzlüğüdür.
Sindirim sisteminin düzensizliğidir.
.
Bağırsaklardaki probiotik bakterilerin prebiotik lifler ile oluşturduğu dokuları tamamen saran ... dahaGLUTEN VE KAZEİN DUYARLILIKLARI .
.
Yine tam anlaşılamayan konuların başında geliyor.
Gluten ve kazein zor sindirilebilen proteinlerdir.
.
Suçlu ilan edilmeleri ile sabıkalı konumuna getiriliyorlar.
.
Oysaki bu proteinlerin sindirilememesinin ana kaynağı bu proteinler değil ,bağırsaklardaki floranın zayıflığıdır.
.
Bağışıklık sisteminin güzsüzlüğüdür.
Sindirim sisteminin düzensizliğidir.
.
Bağırsaklardaki probiotik bakterilerin prebiotik lifler ile oluşturduğu dokuları tamamen saran o güçlü duvarların delik deşik olması ile bu proteinler sindirilemez ve emilim yapılamaz hale gelirler.
.
Gluten de kazeinde fermente ürünlerde bakteriler ve mayalar ile parçalanarak dönüştürülürler.
.
Yeterince ve tam olarak gerçekleşmeyen fermentasyonlarda gluten ve kazein dönüşmez ise daha çok sorun olarak karşımıza dikilirler.
.
Fermentasyonlarda bize gerekli olan bu yüzden çok güçlü bakteriler ile çok etkin olan mayalardır.
.
Ekşi maya ile fermente yapılmış bir undaki gluten çok önemli oranda parçalanır ve emilim yapılacak derecede dönüştürülür.
.
Probiotik bakteriler ile fermente yapılmış sütteki kazein tamamen parçalanır ve çok kolay sindirilen ve emilim yapılarak bioyararlanımı sağlanan bir proteine dönüşür.
.
Kazein aslında bize çok büyük yararlılıkları olan bir proteindir.
Ağır metalleri çökelten ve zehirleri temizleyen en önemli bir proteindir.
Gluten ise insan beslenmesindeki besleyiciliği olan en önemli proteinlerdendir.
.
Bu iki proteinin sindirebilir ve emilim yapılarak bıoyararlanabilecek hale gelmesi için güçlü fermentasyonlara ihtiyacımız var :
..
Dikkatimizi bunun için gluten ve kazein yasaklamalarından daha ziyade bunların nasıl dönüştürüleceğine çevirmeliyiz.
Ekşi maya ve probiotikler bizim odaklanacağımız temel konulardır.
.
Eğer sindirim sistemimiz düzensiz ,bağışıklık sistemimiz zayıf ise
bu iki protein olmadan farklı beslenme biçimlerimiz olabilir
.
Ama bunları tekrar tüketebilmemiz için
Bize gerekli olan ;
ÇOK GÜÇLÜ BİR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ile
ÇOK ETKİN BİR SİNDİRİM SİSTEMİDİR
.
Herhangi bir rahatsızlığı olmayanlarında nedensiz ve sebepsiz yere gluten ve kazeinden kaçmaları yerine daha fazla fermente ürüne yönelmeleri gerekir.
İsmail Akyel
Kalın sağlıcakla.